8 Aralık Suriye devrimi ve Türkmenlerin rolü
Suriye Parlamentosu Halep Milletvekili Dr. Tarık Sulo Cevizci, Türkmenlerin Suriye devrimindeki rolünü AA Analiz için kaleme aldı.
AA’nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.
🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı
***
Suriye Türkmenleri, tarih sahnesinde Suriye’nin asli unsurlarından biri olarak yer almışlardır. Sekizinci yüzyıldan itibaren Suriye’de varlık gösteren Türkmenler, Osmanlı Devleti’nin bölgeden çekilmesinin ardından birçok zorlukla karşılaşmış ve varlıklarını sürdürmeye çalışmışlardır. 1963’de Baas rejiminin askeri darbeyle iktidara gelmesi, Suriye Türkmenleri üzerinde yoğun baskılar kurulmasına neden olmuştur. Bu baskılar ve asimilasyon politikaları, 1970’de Esed ailesinin iktidara gelmesiyle birlikte daha da ağırlaşmıştır. Esed rejimi, baskı ve tecrit politikalarını Türkmenlerin Türkiye ile tarihsel bağlarını gerekçe göstererek sürdürmüş ve Suriye Türkmenlerini Osmanlı Devleti’nin devamı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin uzantısı olarak görerek kendine tehdit olarak değerlendirmiştir. Bu nedenle Türkmenler, devlet kurumlarından, bürokrasiden, ordudan ve siyasi hayattan uzaklaştırmaya çalışmıştır.
Suriye devrimine giden yolda Türkmenlerin rolü
Suriye Türkmenleri, baskı ve zulme karşı dirense de örgütlenme konusunda sınırlı imkanlara sahiptiler. Bu bağlamda esas mücadele, 2011’de başlayan ve Suriye devrimine giden süreçle ortaya çıkmıştır. Türkmenler, tarihin doğru tarafında yer alarak zalim diktatörlük rejimine karşı mazlum halkın yanında olmayı tercih etmişlerdir. İlk barışçıl gösterilere katılan gruplar arasında Türkmenler de yer almış, bölgeleri sürekli protestoların merkezi haline gelmiştir. Ancak Esed rejimi barışçıl gösterilere karşı şiddet kullanmaya başladığında, Türkmenler kendilerini ve göstericileri korumak amacıyla silahlanmış ve süreç ordulaşma aşamasına ulaşmıştır. Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) kurulmasıyla birlikte, Türkmen birlikleri askeri mücadelelerini bu çatı altında sürdürmüşlerdir.
Türkmenler, Suriye’nin farklı bölgelerinde askeri birlikler kurmuş, hiçbir ayrım gözetmeksizin devrimcilerle işbirliği yaparak Esed ordusu ve milis gruplara karşı direnmişlerdir. PKK ve DAEŞ gibi terör örgütlerinin yayılmasını engelleme çabalarında da aktif rol üstlenmişlerdir. Türkiye’nin düzenlediği Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekatlarında da Türkmenler, terör örgütlerine karşı mücadelenin ön saflarında yer almışlardır. Suriye halkıyla birlikte zorluklara göğüs germiş ve 8 Aralık 2024’te zaferle sonuçlanan mücadeleye önemli katkılarda bulunmuşlardır.
Esed rejiminin Türkmenlere zulmü
Türkmenler zafer yolunda önemli bedeller ödemiştir. Gösteriler sırasında tutuklanan ve Sedneya Hapishanesi’nde hayatını kaybeden onlarca Türkmen, rejimin işkence ve tutuklama politikalarının hedefi olmuştur. Binlerce Türkmen sadece Sedneya’da değil, Adra ve Filistin Şubesi gibi istihbaratın gizli işkence merkezlerinde de şehit olmuştur. Ön cephelerde yer alan Türkmenler, Suriye halkını koruma uğruna silahlı mücadele vermiş ve binlerce gencini şehit vermiştir. Rejim, Türkmen bölgelerini ağır bombardımana tabi tutmuş, birçok yeri abluka altına alarak açlığa ve yokluğa mahkum etmiştir. Bu abluka ve yokluk, Türkmenlerin direncini kırmak amacıyla sistematik bir şekilde uygulanmıştır. İnsanları bu baskılardan korumak isteyenler ise etnik soykırım girişimlerinin hedefi olmuştur. Tadamun katliamı, bu yaklaşımın en çarpıcı örneklerinden biridir.
Tadamun mahallesinde hayatını kaybedenlerin yüzde 90’ı Şam ve Golan Türkmenleriydi. Türkmenler, bölgesel olarak benzer birçok katliam ve zorunlu göç süreçlerine maruz kalmıştır. Türkmen Dağı ve Humus gibi bölgeler, ağır bombardıman ve saldırılarla insansızlaştırılmış, Baba Amr Mahallesi ve Kusayr gibi yerlerde Türkmen nüfusu ciddi şekilde etkilenmiştir. Halep’te Höllük ve Bağrıyanık mahalleleri, varil bombaları ve diğer ağır silahlarla hedef alınmış, bölge halkının yaşama imkanı neredeyse tamamen ortadan kalkmıştır. Bu süreçte Suriyeli muhalifler, Kuzeydeki Türkmen bölgelerine sığınmış ve Türkmenler, gelen devrimci ve muhalifleri kendi evlerinde ve yurtlarında ağırlayarak Türkiye’nin desteğiyle mücadelelerini sürdürmelerini sağlamışlardır.
Yeniden inşa sürecinde Türkmenler
Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatıyla özgürleştirilen Türkmen bölgeleri, Esad ve terör örgütlerinin zulmünden kaçan Suriyelilere güvenli bir liman olmuştur. Türkmenler, Suriye halkı ve devrim için her türlü fedakarlıkta bulunmuş ve en ağır bedelleri ödemiştir. Sivil gösterilere katılan Suriyelilerin ön saflarında yer alan Türkmenler, silahlı mücadele sırasında da en çetin çatışmaların yaşandığı bölgelerde görev almıştır. 8 Aralık 2024’te gerçekleşen ve 61 yıllık diktatörlük rejimini sona erdiren zaferde, Türkmenler Suriye halkı ve devrimciler ile birlikte hareket ederek ülkenin ayrılmaz bir unsuru olduklarını ortaya koymuşlardır.
“Saldırıları Önleme Operasyonu” kapsamında, Halep, Hama, Humus ve Şam’ın kurtarılmasında hem askeri hem lojistik süreçlerde aktif rol almışlardır. Sonuç olarak, Suriye Türkmenleri Suriye devriminin en ateşli savunucularından olarak tarihin doğru tarafında yer almış, zalim rejime karşı mazlum halktan yana duruş sergilemiş ve bunun için her türlü bedeli ödemiştir.
Suriye’nin yeniden inşasında da Türkmenlerin doğal yeri kaçınılmazdır. Türkmenler, Türk ve Arap dünyası arasında siyasi, ekonomik, kültürel ve sosyal köprü işlevi üstlenmeye hazırdır. Tüm kadroları ve imkanlarıyla Suriye’nin yeniden ayağa kalkması için seferber olacaklardır. Türkmenler, Suriye’nin yeni yönetimi ve Türkiye’nin desteğiyle yeni Suriye’nin en önemli unsurlarından biri olacaktır.
[Dr. Tarık Sulo Cevizci, Suriye Parlamentosu Halep Milletvekilidir.]
* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.