GÜNDEM

Irak’ta seçimleri istikrar kazandı, İran ise kaybetmedi


Anadolu Ajansı Dış Haberler Başmuhabiri Mehmet Alaca, Irak seçimlerinin ortaya koyduğu yeni siyasi tabloyu ve güç dengelerini AA Analiz için kaleme aldı.

***

Orta Doğu’da yeni bölgesel jeopolitiğin etkileri yayılırken ve İran ile İsrail arasındaki çatışmanın ikinci raundu beklenirken, Irak Şii gruplar arasındaki çekişme ile istikrar arayışı ikileminde sandık başına gitti. Etnik ve mezhepsel çerçevede işleyen siyasetin belirleyici olduğu ülkede, seçim sonuçları Şiiler, Sünniler, Kürtler ve Türkmenler açısından oldukça parçalı ve tartışmalara gebe bir resim doğururken katılım oranlarındaki dikkat çekici artış toplumun hükümetten beklentilerine dair ipucu veriyor. Ancak seçim sonuçları veya katılımın artışı hükümet kurma sürecinin beklendiği gibi işleyeceği veya seçmenin beklentilerine cevap vereceği anlamına gelmiyor.

📲 Artık haberler size gelsin
AA’nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.

🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı

İstikrara rağmen sandığa güven az

11 Kasım’da düzenlenen seçimler, ABD’nin 2003’teki işgalinden bu yana düzenlenen altıncı parlamento seçimleri. Irak’ta seçimler dikkate alındığında sandığa ilginin belirgin bir şekilde giderek azaldığı açıkça gözlemleniyordu. Ancak 2021 seçimlerinde yüzde 41 olan katılımın son seçimlerde yüzde 56’ya çıkması, düşüş trendinin süreceği yönündeki tahminleri önemli oranda boşa çıkardı. Bu nedenle seçimin sosyolojisine dair bir değerlendirme yapmak yerinde olur.

ABD’nin işgali sonrasında anayasal bir kural olmasa da siyasi teamül gereği cumhurbaşkanlığını Kürtler, parlamento başkanlığını Sünniler, başbakanlığı ise Şiiler alıyor. Yani karar verici mekanizmanın başında Şiiler bulunuyor. Ancak Şii toplumun yöneticilere güveni oldukça düşük. Dünyanın en büyük beşinci petrol üreticisi olmasına rağmen Irak’ta halen düzenli elektrik, su ve çöp hizmeti dahi sağlanamaması, yaygın yolsuzluk eleştirileri genç işsizliğin yüzde 40’lara ulaşması gibi faktörler de bu durumda etkili. Bununla birlikte her ne kadar düşüş trendi gösterse de 2003’ten sonra siyasi, askeri ve ekonomik düzeni önemli oranda domine eden İran yanlısı milis ağı ve İran’ın önlenemeyen nüfuzu kayda değer bir gerçeklik. Bu karamsar tabloya rağmen seçimlere katılım oranındaki artışta, 2022’de göreve gelen Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani’nin makul siyaseti ve kalkınma/yatırım hamleleri etkili oldu.

Seçimlerde aynı yüzlerin yeniden aday gösterilmesi, gençlerin ve eğitimli kitlenin sistemin dışına itilmesi seçmen ile siyasi elitler arasındaki güven sorununu derinleştiriyor. Seçim öncesi Irak’ın önemli araştırma merkezlerinden Bayan Center’ın yayınladığı ankete göre, seçmenlerin yüzde 21,8’i teknokrat ve bağımsızların siyasette varlık göstermesi gerektiğini düşünüyor. Her ne kadar siyasetçi olsa da görev odaklı bir teknokrat gibi faaliyet gösteren Sudani’nin İmar ve Kalkınma Koalisyonu seçimlerin galibi olarak toplumun teveccühünü topladı.

Buna karşın, seçime katılım oranındaki belirgin artış ülkenin demokratik süreçleri ve toplumun istikrarlı bir siyasete olumlu tepkimesi açısından turnusol olsa da seçimlere katılım oranı normal biçimde işlemiyor. Zira 46 milyondan fazla nüfusa sahip ülkede açıklanan seçmen sayısı yaklaşık 30 milyon. Ancak 21 milyon seçmen oy kullanma hakkına sahip. Çünkü oy kullanmanın ön şartı biyometrik seçmen kartı almak. Neredeyse 9 milyon kişinin seçim kartını almaya dahi gitmemesi siyasete güvensizliğin seviyesi açısından önemli gösterge. 30 milyon seçmenden sadece 12 milyonun sandık başına gitmesi gerçek katılımın seviyesini gösteriyor. Katılım oranında belirgin bir artışa ve manipülasyonu minimize etmek için elektronik sandık sistemi kullanılmasına rağmen özellikle gençlerin sonuçlara itimat etmediğini not etmek gerekiyor. Bu güvensizlik hali, siyasetin geleceğinde çığa dönüşmesi beklenen bir fenomen.

İran etkisi sorgulanıyor ancak yok olmuyor

Sudani’nin seçim kampanya sürecinde İran yanlısı milis ve siyasi grupların hedef tahtasında olmasına rağmen birinci olması, toplumun Tahran nüfuzuna karşı tepkisinin de göstergesi oldu. Irak uzun yıllardır ABD ile İran arasındaki nüfuz mücadelesinin sahnelerinden biri. Özellikle de ABD ile İsrail’in İran’a ve Irak’taki destekçilerine baskılarının arttığı bir dönemde seçimlere gidilmesi, toplumun tercihinde belirleyici olmuş gözüküyor.

Uluslararası gözlemci olarak seçimleri takip ettiğim ülkede gençler başta olmak üzere görüştüğüm insanların İran nüfuzundan hoşnutsuzluğu dile getirmesi kayda değer bir veri. Yeni bölgesel jeopolitikte ve Irak’ta İran etkisinin sınırlanmaya başlaması, Irak’ın kendisini çok yönlü baskılardan kurtarmasına kapı aralayabilir. Zira karar vericilerin yaygın yolsuzluk, zayıf altyapı ve işsizlikle mücadele etmenin yanı sıra, Washington-Tahran dengesini yönetmek gibi hassas bir görevi bulunuyor. Sudani, Iraklı milislerin İran-İsrail arasındaki çatışmaya girmemesi ve ABD ile İran arasındaki dengeyi korumayı başarması gibi ülkesi adına bölgesel bir dinamizm de geliştirdi.

Ancak seçimlerde İran yanlısı grupların domine ettiği Şii Koordinasyon Çerçevesi bünyesindeki partilerin ivme kaybetmemesi, İran nüfuzunun toplumsal konsolidasyonuna işaret ediyor. Yani İran’ın bu seçimlerin asıl kazananı olmasa da kaybedeni de değil. İran’ın vekil güçleri ve ekonomik ilişkileri aracılığıyla Irak’ta nüfuzunu korumaya çalışacak olması, ABD’nin İran karşıtı siyasetiyle daha sert karşılaşacak. Bu karşılaşmanın Irak’ta hükümet ve topluma doğrudan olumsuz yansıması, halkın İran’a yönelik endişelerini daha da pekiştirecek.

Bunun yanı sıra, 2021 seçimlerinin en fazla sandalye sayısına sahip olmasına rağmen siyasetten çekilen Irak’ın popüler Şii lideri Mukteda Sadr’ın 2025 seçimleri için de boykot çağrılarının beklenen etkiyi yaratmaması dikkat çekici oldu. Hatta tam tersine katılım oranındaki yükseliş sürpriz niteliğinde. Bu da özellikle Şii toplumunun yeni nesil siyasi tercihlere yönelmek arzusunda olduğuna işaret.

Sosyolojik kimlikler dönüşümü zorlaştırıyor

Seçimler, sadece Şii toplumun değil Sünni ve Kürtlerin de Şii siyasetçilere güvensizliğini gösteriyor. Necef, Kerbela, Vasit, Meysan gibi Şii vilayetler seçime katılımın en düşük olduğu bölgeler olarak öne çıkarken, Anbar ve Ninova gibi Sünni vilayetlerdeki yüksek oranlar Şii siyasete karşı yükselen tutumun ifadesi. Örneğin, Bağdat’ın Şii yoğunluklu Rusafa bölgesi yüzde 41’de kalırken, Sünni yoğunluklu Karkh’ın yüzde 54’e ulaşması benzer motivasyonla açıklanabilir. Yine en yüksek katılımın Erbil ve Duhok’ta olması, Kürtlerin Şii siyasete karşı güçlü olma arzusuyla açıklanabilir.

Şii bir siyasetçi olan Sudani, Sünni bölgelerde de görünür olmaya çalışsa da Irak’ta seçimlerin temel belirleyeni siyasi kimliklerden ziyade sosyolojik kimlikler. Şiiler halen Şii siyasetçilere, Sünniler Sünni siyasetçilere Kürtler ise Kürtlere oy veriyor. Bazı Şii grupların seçmenlerini sandığa yönlendirmek için “Sünniler ve Baas dönüyor” kampanyası yaptığı biliniyor. Necef’te konuştuğum pek çok kişi siyasetçilerin kendilerine, “Bize oy vermezseniz Sünniler kutsal mekanlarınıza gitmenizi ve Erbain yürüyüşlerinizi engelleyecek” söylediğini ifade etti. Bu anlamıyla etnik ve mezhepsel kamplaşma dikkate alındığında seçmen davranışının sosyolojik kimliklerden siyasi kimliklere dönüşmesi kolay görünmüyor.

Bunun dışında seçim sistemindeki yapısal zorluklar nedeniyle asıl seçim sandıklar açıldıktan sonra başlıyor. Zira seçim sonuçları onaylandıktan sonra parlamento, ilk toplantısından itibaren 30 gün içinde üçte iki çoğunlukla bir cumhurbaşkanı seçmek zorunda. Ardından cumhurbaşkanının en büyük Şii blok tarafından belirlenecek başbakanı ataması için 15 günü bulunuyor. Başbakan adayı ise hükümeti kurup güvenoyunu parlamentoya sunması için bir aya sahip. Ancak bu süre rakip gruplar arasındaki pazarlık ve paylaşım düzeni nedeniyle ıskalanıyor. Bir liderin en yüksek oyu alması hükümeti kuracağı anlamına gelmiyor.

2021 seçimlerinde Sadr 73 vekille birinci olsa da hükümeti kuramamıştı. 2005’ten bu yana hükümetlerin kurulma ortalaması 203 gün ve 2021 seçimlerinin ardından hükümet 382 günde kuruldu. Partilerin hükümet kurma sürecini geciktirme eğilimi de sadece parlamento süreçlerini etkilemekle kalmıyor aynı zamanda kamuoyunda huzursuzluğu ve güvensizliği de pekiştiriyor. Bu nedenle katılımın yüksek olması siyasete kısa süreli güven şansı verse de yapısal problemler kökleşen sorunlarla birleştiğinden Irak’ta siyaset-toplum ilişkisi olağan seyrinde işleyemiyor. Söz konusu fasit daireden çıkılmadığı sürece siyasal ve toplumsal dönüşümün ufukta belirmesi oldukça zor görünüyor.

[Mehmet Alaca, Anadolu Ajansı Dış Haberler Biriminde Başmuhabirdir.]

* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.



Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.





Source link