BİLİM VE TEKNOLOJİ

Başka birinin zihnini gerçekten anlamak mümkün mü?


Ancak mikro-fenomenolojinin yardımıyla bile kafanızın içinde olup bitenleri düzgün bir sözlü pakete sığdırmak göz korkutucu bir iştir. Bu nedenle bazı bilim insanları deneklerden deneyimlerini sözcüklerle ifade etme çabalarını istemek yerine, bu deneyimleri yeniden üretmeye çalışmak için teknolojiyi kullanıyor. Bu şekilde deneklerin yapması gereken tek şey, kopyaların kafalarında olup bitenlerle eşleştiğini doğrulamak veya reddetmektir.

Henüz hakem değerlendirmesinden geçmemiş bir çalışmada, Birleşik Krallık Sussex Üniversitesi’nden bir bilim insanı ekibi, derin sinir ağlarıyla görsel halüsinasyonları simüle ederek böyle bir soruyu tasarlamaya çalıştı. Başlangıçta insanın görsel sisteminden ilham alan evrişimli sinir ağları, genellikle bir görüntüyü alır ve onu yararlı bilgilere (örneğin, görüntünün ne içerdiğine ilişkin bir açıklamaya) dönüştürür. Ancak ağı geriye doğru çalıştırdığınızda, üretmek görüntüler – ağın iç işleyişi hakkında ipuçları sağlayan fantazmagorik rüya manzaraları.

Fikir, 2015 yılında Google tarafından DeepDream adlı bir program aracılığıyla popüler hale getirildi. Sinirbilim profesörü ve çalışmanın yazarlarından biri olan Anil Seth, dünyanın her yerindeki insanlar gibi Sussex ekibinin de sistemle eğlenmek için oynamaya başladığını söylüyor. Ancak çok geçmeden çeşitli olağandışı görsel deneyimleri yeniden üretmek için bu yaklaşımdan yararlanabileceklerini fark ettiler.

Ekip, görme kaybı ve Parkinson gibi halüsinasyona neden olan rahatsızlıkların yanı sıra yakın zamanda psikedelik ilaç almış kişilerden alınan sözlü raporlardan yararlanarak, simüle edilmiş halüsinasyonlardan oluşan kapsamlı bir menü tasarladı. Bu, onlara basit bir soru sorarak deneklerin zihinlerinde neler olup bittiğine dair zengin bir açıklama elde etmelerini sağladı: Bu görüntülerden hangisi görsel deneyiminize en iyi şekilde uyuyor? Deneklerin çoğu yaklaşık bir eşleşme bulabilmesine rağmen simülasyonlar mükemmel değildi.

Kod çözme araştırmasının aksine, bu çalışma hiçbir beyin taraması içermiyordu; ancak Seth, halüsinasyonların beyinde nasıl çalıştığına dair hala söylenebilecek değerli şeyler olabileceğini söylüyor. Bazı derin sinir ağları, beynin görsel bölgelerinin iç mekanizmalarını modelleme konusunda saygın bir iş çıkarıyor; dolayısıyla Seth ve meslektaşlarının ağda yaptığı ince ayarlar, deneklerin halüsinasyon görmesine neden olan temel biyolojik “ince ayarlara” benzeyebilir. Seth şöyle diyor: “Bunu yapabildiğimiz ölçüde, bu insanların beyinlerinde, bu farklı deneyimlerin altında neler olup bittiğine dair hesaplama düzeyinde bir hipotezimiz var.”

Bu araştırma dizisi henüz başlangıç ​​aşamasındadır ancak sinir biliminin bir gün bize başka birisinin ne yaşadığını anlatmaktan daha fazlasını yapabileceğini öne sürmektedir. Ekip, derin sinir ağlarını kullanarak deneklerin halüsinasyonlarını herkesin paylaşabileceği şekilde dünyaya yaymayı başardı.

Diğer türden deneyimleri dışsallaştırmak muhtemelen çok daha zor olacaktır; derin sinir ağları, görme ve işitme gibi duyuları taklit etme konusunda iyi bir iş çıkarır, ancak henüz duyguları veya zihinde gezinmeyi modelleyemezler. Ancak beyin modelleme teknolojileri ilerledikçe radikal bir olasılığı da beraberinde getirebilirler: İnsanlar bir başkasının aklında olup bitenleri sadece bilmekle kalmayıp, gerçekten paylaşabilirler.



Source link