Ekrandaki bir mesaj, sahadaki bir silah kadar güçlü ve tehlikeli olabilir
Duran, “Küresel Yeniden Kurulum: Eski Düzenden Yeni Gerçeklere” temasıyla dünyanın dört bir yanından liderleri ve uzmanları İstanbul’da bir araya getiren TRT World Forum 2025’te “Cephede Gazetecilik: Savaş Alanı Tehlikelerinden Algoritmik Baskıya” başlıklı oturumda konuştu.
Oturumda savaş gazeteciliğinin zorluklarını tartışacaklarını, sahada zorluklarla cesurca yüzleşen ve gerçek için hayatlarını tehlikeye atan muhabirlerin hikayelerini dinleyeceklerini aktaran Duran, “Savaş muhabirliğinin mevcut ve gelişen zorlukları, hiç bu kadar önemli olmamıştı. Bu uluslararası forumda savaş muhabirlerinin mücadelelerinin ele alınmasını istedik. Onların deneyimlerinden alçakgönüllülükle ders almalı ve onlardan öğrenecek çok şeyimiz olduğunu unutmamalıyız.” diye konuştu.
AA’nın WhatsApp kanallarına katılın, önemli gelişmeler cebinize düşsün.
🔹 Gündemdeki gelişmeler, özel haber, analiz, fotoğraf ve videolar için Anadolu Ajansı
🔹 Anlık gelişmeler için AA Canlı
Cephe hatlarının izlerini ve anılarını taşıyan cesur muhabirleri dinlemeyi sabırsızlıkla beklediğini kaydeden Burhanettin Duran, şöyle devam etti:
“Savaş gazeteciliği, günümüzün kamu iletişiminin en temel direklerinden biridir. Gerçekleri belgeler, bağlam sunar ve şiddet gibi zor zamanlarda, gerçeği gizlediğinde neler olup bittiğini anlamamıza yardımcı olur. Geleneksel çatışmaların geri döndüğü, giderek daha öngörülemez ve tehlikeli bir dönemden geçiyoruz. İki dünya savaşının ardından kurulan uluslararası düzen şimdi çöküyor. Bu, çatışma bölgelerinden haber yapan meslektaşlarımız için özellikle tehlikeli bir ortam. En etkili ülkelerden bazıları artık ‘barış aralığının’ sona erdiğini ilan ediyor. Büyük bir savaş ihtimaline uygun şekilde savunma bütçelerini ve tehdit algılarını revize etmeye başladılar.”
Duran, 10 yıl önce uzaylılar ve süper kahramanlar gibi kurgusal temalara odaklanan film yapımcılarının, geleneksel savaşın gerçekliğini yeniden gündeme getirmek zorunda kaldığına dikkati çekerek, savaşın hangi tarafta olunursa olunsun kaçınılmaz olarak trajedi getirdiğini ifade etti.
Gazze, Ukrayna, Keşmir, Suriye ve Sudan’ın, yakın geçmişte çatışmanın en acımasız yüzünü yaşayan bölgelerden sadece birkaçı olduğuna işaret eden Duran, küresel etkileri olan krizlere anlamlı çözümler aramanın insanlığın refahı için çok önemli olduğunu kaydetti.
“Türkiye, dünyanın birçok yerinde yaşanan çatışmaların çözümünde önemli bir rol oynamıştır”
Duran, modern teknolojinin yıkıcı gücünün galip gelenlerin bile asla gerçek anlamda zafer kazanamadığı anlamına geldiğini, yıkım, kayıp ve travmanın nesiller boyu sürdüğünü belirterek, şöyle konuştu:
“Bölgesel ve küresel sorunları çözmek için hiçbir çabadan kaçınmayan ve barış için her türlü sorumluluğu üstlenen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sözlerini hatırlatmama izin verin, ‘Hiç kimse, dünyanın herhangi bir yerindeki bir sorunu görmezden gelemez, çözümüne katkıda bulunmaktan kaçınamaz veya katkısını erteleyemez. İnsanlığın ortak geleceği için herkes sorumluluk üstlenmek zorundadır. Bu anlayışla bölgesel ve küresel meselelerde sorumluluğumuzu yerine getirmek için samimi bir çaba sarf ediyoruz.’ Bu bakış açısıyla Türkiye, bugüne kadar dünyanın birçok yerinde yaşanan çatışmaların çözümünde önemli bir rol oynamıştır.”
Savaşta ilk kurbanın gerçekler olduğunu vurgulayan Duran, propaganda, karşı propaganda ve haber manipülasyonunun tarih boyunca savaşlara eşlik ettiğini, ancak günümüzün karma savaşlarının çok daha öteye gittiğini belirtti.

“Gerçek hedef haline geldiğinde, gerçeği söyleyenler de hedef haline gelir”
Burhanettin Duran, gerçeklerin hedef haline geldiğini dile getirerek, “Artık ekrandaki bir mesaj, sahadaki bir silah kadar güçlü ve tehlikeli olabilir. Bazı ülkelerin, algıları şekillendirmek ve gerçekleri gizlemek için dezenformasyonu nasıl kullandığını hepimiz gördük. Bazen Gazze’de açlıktan ölen bebeklerin görüntülerini bile uydurma olarak inkar ettiler. Gerçeği öldürmek, katliamları, soykırımları, işgalleri ve yıkımı normalleştirmek ve meşrulaştırmaktır.” şeklinde konuştu.
Savaş muhabirlerinin zulmü ve cesareti, baskı ve direnişi, çaresizliği ve kayıpları belgelediğini, sistemik meşruiyetin ortadan kalktığı bir dünyada, küresel vicdanın ve adalet duygusunun önemli dayanakları olduğunu vurgulayan Duran, bir savaş muhabirinin araçları olan kamera, kalem, basın yeleği ile kaskının cesaret ve adanmışlığı temsil ettiğini, ancak bunların artık güvenliği garanti etmediğini kaydetti.

Duran, Gazze’deki Filistinli muhabirin basın yeleğini çıkarıp canlı yayında söylediği “Bunlar bizi korumuyor.” sözlerini hatırlatarak, “Ne yazık ki bu abartı değildi. Ne yazık ki iki yıl süren soykırım sırasında 250’den fazla gazeteci, katil İsrail hükümeti tarafından kasten hedef alınarak öldürüldü. Gerçek hedef haline geldiğinde, gerçeği söyleyenler de hedef haline gelir. Bunu daha önce Ruanda’da, Bosna’da ve diğer çatışmalarda gördük.” dedi.
Dünyanın bu soykırımların gerçekliğini görmesine yardımcı olan ve raporları daha sonra uluslararası mahkemelerde önemli delil olarak kullanılanların da savaş muhabirleri olduğunu ifade eden Duran, gerçeği aramak için hayatlarını feda eden gazetecileri anarak, bugün aşırı koşullara rağmen Gazze’nin gerçeklerini haber yapmaya ve halkın bilgi edinme hakkını savunmaya devam eden gazetecilere teşekkür etti.

“Dijital çağda, gerçekler kurşunlarla değil, algoritmalarla gömülebilir”
İletişim Başkanı Duran, savaş muhabirlerinin tanık oldukları soykırıma dünyanın dikkatini çekmeyi başardıklarını, uluslararası toplumun geç de olsa Gazze’nin onurlu direnişini ve meşru davasını tanıdığını, hatta birçok ülkenin bu davayı desteklemeye başladığını aktardı.
Bu uyanışın gazetecilere yönelik kasıtlı saldırılara ve kapsamlı dijital sansüre rağmen gerçekleştiğini belirten Duran, şunları dile getirdi:
“Hepiniz Filistinli gazeteci Saleh Aljafarawi’nin onurlu örneğini biliyorsunuz. Milyonlarca takipçisi olan sosyal medya hesabı, ölümünün ardından derhal devre dışı bırakıldı. Şehit gazetecinin tek suçu, sosyal medya hesabında İsrail’in savaş suçlarını ifşa etmekti. Hayatını feda etti ve zalimler tarafından susturuldu, ancak örneği yaşamaya devam ediyor. Hesabını susturmak, gerçeği susturma girişimiydi. Bu da bizi, ‘algoritmik baskı’ olarak adlandırdığımız yeni ve tehlikeli bir sansür biçimine getiriyor. Dijital çağda, gerçekler kurşunlarla değil, algoritmalarla gömülebilir. Rahatsız edici gerçekleri ortaya çıkaran haberler, fotoğraflar veya videolar gizlenebilir, dereceleri düşürülebilir veya tamamen görünürlükten kaldırılabilir.”

Duran, güçlü medya kuruluşlarının, geleneksel medyada oluşturdukları bilgi hiyerarşilerini dijital alanda yeniden kurmaya çalışarak anlatı üzerindeki hakimiyetlerini korumaya çalıştığını ifade etti.
Herkesin dilin, algıyı şekillendirmek için nasıl kullanıldığını gördüğünü vurgulayan Duran, “İsrail saldırdığında buna meşru müdafaa, denir. Filistinliler işgale direndiğinde, buna terör, denir. Hapsedilen ve işkence gören Filistinliler tutuklu olarak tanımlanırken, çatışmada tutulan İsrailliler rehine olarak tanımlanır. Filistinliler öldürüldüğünde, haberlerde öldüler, denir. İsrailliler öldüğünde, haberlerde öldürüldüler, denir. Bu kelime seçimleri rastgele değildir, bir tarafa sempati yaratırken, diğerini insanlıktan çıkarır.” diye konuştu.
Kasıtlı manipülasyonlara, ancak dijital diktatörlük olarak tanımlanabilecek bir durumun eşlik ettiğini belirten Duran, dijital ortamlarda, gerçeği yansıtan haber, fotoğraf veya videoların arka plana itildiğini, hatta tamamen bastırıldığını vurguladı.
Bir savaş muhabirinin artık sadece sahadaki fiziksel tehditler ve tehlikelerle değil, “algoritmik bastırma” olarak bilinen yeni bir sansür biçimiyle de mücadele etmek zorunda olduğunu anlatan Duran, yeni ve asimetrik bir bilgi savaşına tanık olduklarını, bunun sonuçlarının doğrudan ve dolaylı olarak toplumları şekillendiren ve hatta politika yapıcıları etkileyen görünmez bir cephe olduğunu belirtti.

“‘Türkiye Yüzyılı’ vizyonu, iletişim alanında hakikat, adalet ve insani değerlere dayalı medya düzenini teşvik ediyor”
Duran, özellikle yapay zeka alanında teknolojik ilerlemenin benzeri görülmemiş bir hızla ilerlediği bir dönemde, sahte haberler, dezenformasyon ve algoritmik bastırmayla mücadelede birleşik durulması gerektiğinin altını çizerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bazı sosyal medya platformları, soykırımcı devletler ve teknoloji şirketleri tarafından oluşturulan yeni askeri-bilgi kompleksinin karşısında, her aktör önemli bir sorumluluk taşımaktadır. İletişim Başkanlığı olarak, algoritmik adaleti sağlamak için bir gerçeklik altyapısı oluşturmak için çalışıyoruz. Türkiye, gerçeği korumak, medya okuryazarlığı yoluyla sahte haberlere karşı sosyal direnci güçlendirmek ve kamuoyunun farkındalığını artırmak için mücadelenin ön saflarında yer alacaktır.
Daha adil ve daha gerçekçi bir medya dünyasının ancak dürüstlük ve insanlığa adanmış iletişimciler tarafından inşa edilebileceğine yürekten inanıyorum. Tartıştığımız koşullar, dijital alan da dahil olmak üzere küresel medya düzenindeki aşırı adaletsizlikleri yeniden gözden geçirmemizi zorunlu kılıyor. İletişim Başkanlığı olarak, adil, vicdanlı ve çoğulcu bir medya sisteminin kurulmasını bir gereklilik olarak görüyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu ‘Türkiye Yüzyılı’ vizyonu, iletişim alanında hakikat, adalet ve insani değerlere dayalı küresel bir medya düzenini teşvik etmektedir. Bu vizyon doğrultusunda, kurumlarımız genelinde her türlü çabayı gösteriyoruz. Ayrıca, etik ve ahlaki ilkeleri benimseyen her gazeteciyi bu çabada değerli bir ortak olarak görüyoruz.”
Anadolu Ajansı web sitesinde, AA Haber Akış Sistemi (HAS) üzerinden abonelere sunulan haberler, özetlenerek yayımlanmaktadır. Abonelik için lütfen iletişime geçiniz.